20 Kasım 2007 Salı

durama!

ne fena bir eziyet... ne kötü bir niyet! amma acımasız bir dilek.

"yerinde durama e mi" demiş biri bana. duramıyorum. amaç ne, ne istiyor benden, hepsini birarada düşünüp taşınmak (taşınmak!) zorunda mıyım... peki gizem nerede? bana bu blogu açtığımda uzun uzun a'ların ve i'lerinle ilk mesajı sen atmıştın gizem. belki sesli harfleri ne kadar vurgulayabileceğini ilk mesajdan anlamamışımdır ama şimdi biliyorum işte... farketmez. dergi çıktığından beri yoksun. o kadar mı beğenmedin?

niye geceleri çalar bu kör şarkılar hep? peki gecenin sözcükleri..
>adım>soluk>baykuş>duman>sarıl>kule>tura>yanık>tınn>kırma>
boğuk>eskiz>hşşşş>hep-tura>virgül>(bazen de)nokta>bensiz>benli>
kırık>hayat... bir yüklem kadar net, bir zamir kadar "aman şahit göstermesinler" gece..>yüksüz.

bunlar mıdır? bu anahtarlarla açılan mıdır gece?

geceye>kalanlar>geceden>kalanlara>anlatsın>.

6 Kasım 2007 Salı

in rainbows

yağmurla radiohead'in seslerinin karışması iyiye işarettir muhakkak. yeni albüm (in rainbows) çıkalı çok oldu ama ben daha iki gündür dinleyebiliyorum. kafamdaki her şeyi uzaklaştırıp seslere yer açıyorum. house of cards'a, jigsaw falling into place'e, videotape'e, yağmura.. güzel tesadüf.

4 Kasım 2007 Pazar

still alive

portal soundtrack'ten...

this was a triumph
i'm making a note here
huge success
it's hard to overstate my satisfaction
aperture science
we do what we must because we can
for the good of all of us except for the ones who are dead
but there's no sense crying over every mistake
you just keep on trying until you run out of cake
and the science gets done and you make a neat gun
for the people who are still alive

i'm not even angry
i'm being so sincere right now
even though you broke my heart and killed me
and torn into pieces
and threw every piece into a fire
as they burned it hurt because i was so happy for you!
now these points of data make a beautiful line
and we're out of beta, we're releasing on time
so i'm glad i got burned
think of all the things we learned for the people that are still alive

go ahead and leave me
i think i prefer to stay inside
maybe you'll find someone else to help you
maybe black mesa
that was a joke, haha, fat chance
anyway this cake is great, it's so delicious and moist
look at me still talking, when there's science to do
when i look out there it makes me glad i'm not you
i've experiments to run, there is research to be done
on the people who are still alive
and believe me i am still alive
i'm doing science and i'm still alive
i feel fantastic and i'm still alive
while you are dying i'll be still alive
and when you're dead i'll be still alive
still alive, still alive

3 Kasım 2007 Cumartesi

mutluluk, belki de huzur?

mutluluk, benim hikayelerimde çok yeri olmayan bir şey. hükmediciliğinden ve yapaylığından hoşlanmadığım bir şey mutluluk. arayıştan uzaklaştırdığı, bir şeyleri bitirdiği, açık uçları kapattığı için kendimi mutlulukla aynı cümleye, aynı yaşama yakıştıramıyorum. haliyle peşinden de koşmuyorum.

mutluluğu ne kadar geçici, yapay buluyorsam huzuru da o derece önemsiyorum. aptallaştırmadığı, zihni açtığı, yeni yolları aydınlattığı için seviyorum huzuru. peşinden, icabında danalar gibi, sürüklenmeye değer görüyorum. "iç huzuru".. "gönül rahatlığı"..

ama son 3 gündür öyle şeyler yaşanıyor ki mutluluğa teslim oldum. 1 kasım sabahı saat 6:00 civarında başlayan ve henüz durulmayan bir mutluluk bu. oyungezer'in kapağının ilk kez bir okuru tarafından açıldığı, gözlerin satırlarına değdiği, okunduğu, anlaşıldığı, derginin amacına ulaştığı andan itibaren peşimi bırakmayan bu şey, olsa olsa mutluluk... ama ayaklarım yerde, yeni sayı için planlar hazır, enerji ilk sayıda olduğundan da fazla, moraller süper..

başlıyoruz işte, yeniden ve mutlulukla. aralık oyungezer'ine bir ay kala..