27 Ağustos 2007 Pazartesi

silik mavi

uzun uzun konuşmayı değil ama kontrolü klavyeye bırakıp uzun uzun yazmayı seviyorum. ama blogun bu ilk mesajına bu muameleyi yapmayacağım. düşünülecek, tartılıp biçilecek öyle çok şey var ki söylemeye ya da yazmaya sıra gelmiyor. sıra gelse de içimden gelmiyor. silik bir maviyi anlatmanın, sözcüklere yüklenmemesi gereken bir şey olduğu hissiyle, susmaya doğru yanaşıyorum.

aidiyet hissi güçlüdür, çöpü kapının önüne çıkartır gibi atamaz insan bu hissi. dahası çıkartıp bi kenara koymayı başarsanız da hafiflemiş olmazsınız, yeri açık kalır. ancak ve sadece zamanla yeni açıkların yanında unutulmaya başlar, kaybolmasa da...

kafamı allak bullak eden şey işte bu. aidiyet hissim parçalanırken bir yandan yepyeni bir aidiyet başlıyor. uzaktan silik mavi bir şeyler yaklaşıyor, neye dönüşeceğinden emin olmasam da kendimi içine bırakabileceğim, sarılabileceğim, ait olabileceğim yeni bir şeyler... kafam karışıyor.