ah, tarihlerin peşinde koşamayacağım.. gün, ay, yıl veremeyeceğim... ama bu blogun başladığı vakitlerden bugüne kadarki zaman geçiyor kafamdan. "everyday is like sunday"in kocaman bir gündelik hayat standardı olduğu, her şeylerin neşeliymiş gibi görünen bir hüzünle aktığı, hayatıma oyungezer'in yavaş yavaş çakılmaya başladığı bir vakitteydim. bu kadar önemli olacağını hiç bilememiştim.
"everyday is like sunday"i bu blogun en sık hatırlayacağım cümlesi olarak seçerken aklımda tembelliğim vardı, umursamamak, bilememek, armageddon'u çağırmak ve yuvarlanmanın tadını çıkartmaktı hepsi. fakat zamanla "everyday is like sunday"e iki tarihsel kategori daha eklendi. bunlar sırasıynan, "i love you more than life" ve "mother, i can feel, the soil falling over my head" oldular.
artık pazarlar eskisi gibi bol değil. pazar tadındaki cumartesiler, perşembeler falan nadiren geliyor, gece yarısı olmadan da balkabağına dönüşüyorlar. boş geçirdiğim günlerin hesabı ya ertesi gün ya da ertesi ayın sayfalarında ödeniyor mutlaka. sonuç olarak pazarlar bu blogun sırtını yasladığı o pazarlar değil artık. ve hatta şairin de dediği gibi "i'm leaving monday, it's better than sunday"..
16 Ağustos 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder