bu kadar çok rüya görüp de bu kadar az uğradığım olmamıştı bu sayfaya.. çok mu meşguldüm, çok mu içime kapandım, çok mu büyük bir dünya var dışarda ve ben çok mu aymazım... hepsi var bunların, hepsiyle birlikteyim, tümünü duyarak yaşıyorum. ama hiçbiri yeni değil.
peki n'oluyor, okazyon nedir? boşver blog (ben bunları vardiya defterine mi yazmalıyım aslında?).. işte şu parantezin içindeki oluyo aslında. neyi nereye yazacağımı bilemiyorum.. kafamdan çıkıp özgür kaldıklarında gitmiyorum peşlerinden, nereye atarlarsa kendilerini öylece kabul ediyorum, sanki tek derdim kurtulmakmış gibi.. oysa evet, hepsiyle birlikte yaşamaya devam ediyorum, bir şeyden kurtulduğum falan yok.
neyse işte tesadüf bugüneymiş, mogwai'nin yeni tınıları en çok bu sayfaya çağırmış zaar beni ki gelip bu kez buraya çöreklenmişler benim canım, katlanılmaz, sıkıntı biçimlerim.. sanırım bu albümü bir yüzyıl kadar dinleyeceğim. anlayacak kadar ileri gitmeden, haddimi bilerek, böylece beni çözmesine izin vermeden, bu tuhaf şarkılarla birbirimizi uzaktan hissederek geçirecek bir yüzyılımız var. kimseye önermiyorum ve sorumluluk kabul etmiyorum ama: mogwai - the hawk is howling
14 Eylül 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Bugün yine bir döngünün başına gelmiş bulunmaktayım aslında. Bekliyordum, biraz da kendim kaşındım diyebilirim yaptıklarım konusunda. Hani demiştim ya Serpil abla, acilen kadınları anlama derslerine ihtiyacım var diye...Bilmiyorum. Şimdi bakınca hiç de gereği yokmuş gibi geliyor. Garip birşey yaşadığım ve hayır aklına gelen şey aslında biraz konuyu anlatırken gerçekte konuya kısmen teğet geçiyor. Anlamaya çalışıyor insan, ne hissettiğini ama bilmiyor, kesinlikle anlayamıyor. Sonra şarkılar giriyor devreye, düşünmeni sağlayan.
Ama bazen yoldan çıkıyorum. Kendimi doldurumak için müzik diye adlandırdıklarım yerine gürültüler koyuyorum, bazen bir otobüsün sesi, bazen saçma bir insanın saçma bir albümü, bazen minibüsün o gereksizce bağırırcasına çıkan sesi, bazen Kadıköyün gecesinde ayak seslerinizi bile duyabildiğiniz o garip puslu sessizlik. Neden hep sis olur ki Kadıköy gecelerinde?
Düşündüren müzikler, yaraları saranlar oluyor genelde. Sessizlik hiç yardımcı olmuyor. Hiç...
Sonra dolduğumu hissediyorum ve birşeyler beni ona geri çekiyor, o da istiyor bunu, döngü tamamlanıyor ve yenisi başlıyor:kusuyorum aklımda ne varsa, haksızlığımı...haklılığımı...ama haklıysam bu kimin ne işine yarar ki, anlaşamadıktan sonra hiçbir zaman?
Onunla konuşmaya başladığımda bir tıngırtı çalmaya başlıyor. Bilmediğim, yeni bulduğum ve asla senin gibi sorumluluğunu kabul etmediğim: The Evpatoria Report - Maar...
haksızlık ve saçmalık her yerde ama biraz hatırlamak belki, hatırlatmak, iki kişi olduğunuz zamanları kusmadan, sakince konuşmak?.. ve sessizlik gerçekten de hiç yardımcı olmuyor Hakan...
Yorum Gönder