yeni bir ev burası.. evet, kendime söylerken bile garipsiyorum ama iki gün içinde oldu bitti.. taşındık.
benim için hep özeldi taşınmalarım. toparlanırken dört bi yandan fırlayan eskilerin hayreti, sevgisi, acısı, ve ne olursa olsun onları hatırlamanın mutluluğu vardı hep. bu defa öyle olmadı. eve dört tane adam girdi, onlara hiçbi şey söylemeyen fotoğraf albümlerini, cd'leri, ziggy'nin uyuduğu yerleri, yarısında terk edilmiş içki şişelerini, "ah ne güzeldi bu, hep proje günleri giyerdim" demedikleri ayakkabıları ve sonu gelmez defterleri, mektupları, o meşhur "tozlu raflar"ı paketleyip çıktılar. en son, evin odalarını dolaşırken az önce gelen "hadi sizi bekliyoruz" telefonu yüzünden sadece açık kalmış pencere var mı diye bakıyordum, "bu odada neler olmuştu", "tuğbek'le burada nasıl sarılıp ağlamıştık" diye düşünmek isteyen yanım bu son taşınmada sanki o evde kalacak gibiydi. kalmamış ama. canım benim.
şimdi, bu yeni evde, buzdolabını açtığımda başkasının kirazlarını çalıyomuşum gibi hissettiğim bu yeni biçimde mutsuzum. mutsuz olduğum için de iyiyim. tek sebebi, o evde unutmayışım kendimi. buradayım. buradayım ve acıyo.
merhaba yeni ev. seni sevmiyorum.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
1)askerden döndüğümde evim bana otel gibi geldi yabancı duygusuz onca yaşanmışlığa rağmen
2)artık her 4 duvar bana otel gibi geliyor.sebep?...
çünkü bence de sokak daha güzel.
evet sokak hepsinden daha ev oluyor bazen, özelliklede sadece uyku bilinçsizliğini gerçekleştirmek için gidiyorsan o eve.
bu duyguları altı aydır hissetmek... bir "oda"ya değil, bir "adaya" karşı hissetmek...
odadakinden farklı şekilde, ada'nın bir de ıssızlığı vardır muhakkak.. daha zor olsa gerek. gerçi dörtlemeye gerek yok, üç tarafı denizlerle çevriliyken de aynısı gelip buluyor insanı. yabancılık öyle bi şey. ne bileyim. depresif depresif bi şeyler oluyo işte.. sesini duymak ne güzel barış =)
Yorum Gönder