sayfaya "her gün pazar sanki" gibi bir slogan ekleyeli ne kadar oldu? bana çok taze gibi geliyor. her şeyin durduğu, yapılması gereken işlerin dağ gibi yığıldığı ama günlerden pazar olduğu için bilinçaltının (ve üstünün) hiçbir işi halletmeye izin vermediği, bir iç sıkıntısıyla ertesi günün, hep ertesi günün beklendiği o bitmez pazarları geride bırakalı çok mu oldu cidden?
çok yakın gibi geliyor ama öyle olamayacağını biliyorum. çünkü araya upuzun bir "her gün pazartesi sanki" dönemi girdi. parmak uçlarım, gitara yeni başlamış bir heveslinin parmak uçları gibi.. zonkluyor. ama çalabildiğim ve haftalardır çaldığım tek melodi klavyeden çıkan tıkır tıkır, ritmik bile olmayan bir küçük gürültü.
bütün bu "pazartesi" boyunca yaptığımız işler rüyalarımda bile devam ediyor (dün gece, oyungezer'e yazdığım bir yazının basılmış halini gördüm mesela, düşündüğümden çok farklı görünüyordu ve ben anlamaya çalışıyordum, "bu güvercinlerin konuyla alakası ne, erden niye güvercin resmi koymuş ki bu sayfaya" diye).
sol omzum feci halde kitlenmiş durumda. absürd hareketler, absürd duruşlar geliştirdim omzum daha az ağrısın diye (bi de annemin verdiği kas gevşeticiler var, 3 saatliğine filan da olsa işe yarıyor cidden).
çok okuduk, çok yazdık, çok kafa patlattık, çok heyecanlandık, sabırsızlandık, ümitsizliğe kapıldık, coştuk, sinirlendik ve çok istedik... geride kalan 1,5 ay koca bir pazartesi günüydü ve biz bir günde dört mevsim yaşadık. gün biterken elimizde bir dergiyi dolduran, hatta oradan taşıp gelecek aya kalan metinler birikmişti. hepsini iri bir makinaya teslim ettik. şimdi bekliyoruz. 2 gün, 3 gün.. beklemek pazara mı denk düşüyor yoksa pazartesiye mi...
cumhuriyetin 84'üncü yıldönümü, onu anlayabilen herkes için kutlu olsun.
29 Ekim 2007 Pazartesi
16 Ekim 2007 Salı
kolektif fısıltı
Oyungezer'i Google'layın. Karşınıza önce bir soru çıkacak; "did you mean younger?" ("Daha genç mi demek istemiştiniz?") Oyungezer'in içinde younger anagramı bulmak Google'a has bir yetenek fakat ilginçtir, sorunun yanıtı "evet". "Evet, daha genç demek istiyorum; daha heyecanlı, daha sıcak, daha gerçek, daha yaşam dolu, daha kolektif... Evet, Oyungezer derken aslında tüm bunları da demek istiyorum."
Oyungezer'i Google'lamanın ikinci ve asıl önemli sonucu, bu derginin birkaç kişilik bir heyecan timinden çok daha fazla insana ait bir proje olduğunu göstermesi. Google'da çıkan yüzlerce sonuçtan azımsanmayacak bir bölümü, Eylül ve Ekim ayları içinde hayata geçirilmiş ve ilk enrty'lerini Oyungezer'i duyurmaya ayırmış bloglar. Onlarcası, çok farklı platformların forum sayfaları. Donanım Haber'den Bildirgeç'e, Ekşi Sözlük'ten İTÜ'nün Teknik Forum'una kadar öyle çok yerde konuşuluyor ki bu sözcük, her şeyin bir fısıltıyla başladığına inanmakta güçlük çekiyorum.
bu arada dergide neler olup bittiğini de kısaca yazayım. ay başında mutfağa yığılan kahve ve kolalar bitti, geçen haftaki temizlikten sonra pırıl pırıl olan çalışma odamız silent hill evrenine dahil bir mekana dönüşmeye başladı, üstünde oturmaya kıyamadığımız kanepelerin iyi birer yatak olduğu keşfedildi, ilk yerleştiğimizde "hoşgeldiniz"lerle karşılayan komşularımızdan ilk şikayetimizi aldık, telefonumuzu bozduk, bardak kırdık, ilk çöp kutumuzu çöpe attık, öğlen 11-gece 1 şeklindeki çalışma saatlerimizi sabah 11- sabah 6'ya yuvarladık... sonra dün gece derginin ilk kapağının ilk taslağını yaptık ve tüm bu anlattıklarım bir anlama kavuştu. bir anlamın ortaya çıkma anına tanıklık etmek ve o anı heyecanla bekleyen binlerce gözle paylaşmak... içindeki yüklü anlama rağmen anlatamayacağım bir şey bu.
düşündüğünüz, konuştuğunuz, yazdığınız, katıldığınız, bizle birlikte heyecanlandığınız, beklediğiniz ve güvendiğiniz için teşekkürler oyungezerler. söylemeden geçemem; seviyorum sizi.
Oyungezer'i Google'lamanın ikinci ve asıl önemli sonucu, bu derginin birkaç kişilik bir heyecan timinden çok daha fazla insana ait bir proje olduğunu göstermesi. Google'da çıkan yüzlerce sonuçtan azımsanmayacak bir bölümü, Eylül ve Ekim ayları içinde hayata geçirilmiş ve ilk enrty'lerini Oyungezer'i duyurmaya ayırmış bloglar. Onlarcası, çok farklı platformların forum sayfaları. Donanım Haber'den Bildirgeç'e, Ekşi Sözlük'ten İTÜ'nün Teknik Forum'una kadar öyle çok yerde konuşuluyor ki bu sözcük, her şeyin bir fısıltıyla başladığına inanmakta güçlük çekiyorum.
bu arada dergide neler olup bittiğini de kısaca yazayım. ay başında mutfağa yığılan kahve ve kolalar bitti, geçen haftaki temizlikten sonra pırıl pırıl olan çalışma odamız silent hill evrenine dahil bir mekana dönüşmeye başladı, üstünde oturmaya kıyamadığımız kanepelerin iyi birer yatak olduğu keşfedildi, ilk yerleştiğimizde "hoşgeldiniz"lerle karşılayan komşularımızdan ilk şikayetimizi aldık, telefonumuzu bozduk, bardak kırdık, ilk çöp kutumuzu çöpe attık, öğlen 11-gece 1 şeklindeki çalışma saatlerimizi sabah 11- sabah 6'ya yuvarladık... sonra dün gece derginin ilk kapağının ilk taslağını yaptık ve tüm bu anlattıklarım bir anlama kavuştu. bir anlamın ortaya çıkma anına tanıklık etmek ve o anı heyecanla bekleyen binlerce gözle paylaşmak... içindeki yüklü anlama rağmen anlatamayacağım bir şey bu.
düşündüğünüz, konuştuğunuz, yazdığınız, katıldığınız, bizle birlikte heyecanlandığınız, beklediğiniz ve güvendiğiniz için teşekkürler oyungezerler. söylemeden geçemem; seviyorum sizi.
13 Ekim 2007 Cumartesi
her gün bayram?
hani bize her gün bayramdı? tabii kastedilen bayram seyran dinlemeden çalışmaksa bir yanlış yok. demek ki ben tam tersinden anlamışım meseleyi. sanmıştım ki deliliğe vurursan her gün yan gelir yatarsın (çok sıkıcı, ömür tüketen bir şeydir aslında bu yan gelip yatmak).. işin içinde bir delilik (ya da bir delirme hali) var ama bende mi yoksa bu lafı uyduran abide mi bilemedim.
herkese tatlı bayramlar. mümkün olduğunca dinlenin, hayal kurun, gezin, oyungezer okuyun =)
not: dün birden paranoyaklığım tuttu, ya derginin ismini öğrenen birtakım fırsatçılar yemeyip içmeyip oyungezer ismini kullanarak bir dergi yapmış ve piyasaya çıkartmışsa diye.. markete gittiğimde hemen ortalığı kolaçan ettim. ters e görmedim hiç rafta, rahatladım..
herkese tatlı bayramlar. mümkün olduğunca dinlenin, hayal kurun, gezin, oyungezer okuyun =)
not: dün birden paranoyaklığım tuttu, ya derginin ismini öğrenen birtakım fırsatçılar yemeyip içmeyip oyungezer ismini kullanarak bir dergi yapmış ve piyasaya çıkartmışsa diye.. markete gittiğimde hemen ortalığı kolaçan ettim. ters e görmedim hiç rafta, rahatladım..
9 Ekim 2007 Salı
ay(dın)lık dergi
okuma önerisi: bu metin oda sıcaklığında ve şu linkteki ilk mesaj okunduktan sonra en ideal sonucu verecektir.
bu gece bir ayrı.. bin çeşit kaygıyla bir o kadar beklentinin karışımından oluşan oyungezer'in artık bir "geri sayım" takvimi de var. bu geceden itibaren 22 defa daha geceyi göreceğiz ve olağanüstü bir aksilik olmazsa bir sonraki sabah bayiden ilk oyungezer'imi alacağım. bunu hayal etmek bile müthiş bir heyecan veriyor.. üsküdar'dan mı alsam, koşuyolu'ndan mı? küçük bir markete mi sorsam yoksa vızır vızır işleyen o kiosklardan birinin standında gözlerimle mi arayıp bulsam? satıcıyla "benden önce alan oldu mu?" muhabbeti yapabilmek için bir iki gün daha mı beklesem, yoksa "ya bir başkası buradan almak ister de ben önce davrandığım için dergiyi bulamayınca vazgeçer" korkusuyla hiç almasam mı?
bu gece oyungezer'in gün yüzü görmesine sadece birkaç mutlu cumartesi, birkaç sıkıntılı çarşamba, bir iki tane de leş pazar kaldı. ve bana şimdiden ortalık aydınlanmış, sabah olmuş gibi geliyor. kulağımda tom waits'in viskiye bulanmış sesi: "november has tied me / to an old dead tree / get word to april / to rescue me (...)"
bu gece bir ayrı.. bin çeşit kaygıyla bir o kadar beklentinin karışımından oluşan oyungezer'in artık bir "geri sayım" takvimi de var. bu geceden itibaren 22 defa daha geceyi göreceğiz ve olağanüstü bir aksilik olmazsa bir sonraki sabah bayiden ilk oyungezer'imi alacağım. bunu hayal etmek bile müthiş bir heyecan veriyor.. üsküdar'dan mı alsam, koşuyolu'ndan mı? küçük bir markete mi sorsam yoksa vızır vızır işleyen o kiosklardan birinin standında gözlerimle mi arayıp bulsam? satıcıyla "benden önce alan oldu mu?" muhabbeti yapabilmek için bir iki gün daha mı beklesem, yoksa "ya bir başkası buradan almak ister de ben önce davrandığım için dergiyi bulamayınca vazgeçer" korkusuyla hiç almasam mı?
bu gece oyungezer'in gün yüzü görmesine sadece birkaç mutlu cumartesi, birkaç sıkıntılı çarşamba, bir iki tane de leş pazar kaldı. ve bana şimdiden ortalık aydınlanmış, sabah olmuş gibi geliyor. kulağımda tom waits'in viskiye bulanmış sesi: "november has tied me / to an old dead tree / get word to april / to rescue me (...)"
4 Ekim 2007 Perşembe
ta taaa!
şu yukarıdaki sözü, ilk sayıyı bayide gördükten sonra söylemek için saklamak istiyordum ama öyle bir dilime yapıştı ki artık sokakta tanıdık biriyle karşılaştığımda bile selam vermek yerine "ta taa" der oldum.. niye ki acaba. neyse, günün anlam ve önemi bu sözcüklerde değil, oyungezer online'da.
hepinizi oraya davet ediyorum, gönüllü beta tester'larımız olun, forumlarda konuşun, kaynaşın, bizi yalnız komayın.. hadi şimdi oraya gidiyoruz.
hepinizi oraya davet ediyorum, gönüllü beta tester'larımız olun, forumlarda konuşun, kaynaşın, bizi yalnız komayın.. hadi şimdi oraya gidiyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)