21 Mart 2009 Cumartesi

yüzmek biçiminde kaydet

bu masayı, sandalyeyi, odada dolanan ve giderek ağırlaşan havayı, saçlarımı birarada tutan tokayı, aklımla fikrimi birbirinden ayıran sesleri bir kutuya doldurup denize bıraksam, arkalarından bakarken bir şeyleri değiştirmiş hisseder miyim? nereden başlamalı...

halbuki bir kutunun içindeyim. masam ve sandalyem, etrafımdaki hava, kafamdaki toka ve aklım ve fikrim ve onlara kasteden sesler tarafından paketlenmiş durumdayım. belki de bir denizin ortası burası, bilmiyorum, göremiyorum ki..

her şeyde bir çatlak var, ışık da içeri oradan sızar demiş cohen kişisi. kendini bir kutunun içinde hissederken, bu cümleyi terkarlayıp durmak belki de takınabileceğin en serinkanlı tavır. düşünmek değil, kaybetmeyi kabullenmek ya da nefesini idareli kullanmak değil, kutuyu tekmelemek de değil, sadece gözlerinle ve cümlenin içindeki ritimle ışığı bulmak var. oradan dışarı sızmak, kendini paramparça ederek, yeni bir kabuğa girdiğini farkedene kadar özgür olmak var. vardır herhalde.


yazmıyordum bloga, farkındayım. yazmayı düşünmediğim bir zamanın içinde dolanıyorum çünkü. çemberler çizerken ve o çemberleri daha önce burada bir yerde bazı satırlara anlatmışken bir daha yazmak, aynı çemberi bir de şu sözcüklerle çizmenin bıktıran hazzını duymak istemiyordum. tıkanıp kalmamalı yazı, eskinin kötü bir kopyası gibi hissettirmemeli. belki de daha çok yaşamak lâzım. ve daha az üşenmek.

okumak istiyorum. denizdeki kutumun içinde içeri sızan ışığı belki de bunun için kullansam daha iyi hissedicem. ben biraz inzivaya çekileyim, daha kalabalık bir yaşam bulayım kendimde.. sonra da insanlar.